100. Yılında Benlik Altbenlik ve 100. Yaşında Türkiye

İbrahim Balaban, “Kadınlarımız ve Ayın Altındaki Kağnılar”, 2010, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 70×100 cm

Ayla Yazıcı: Psikanalizin dili beşinci sayı editörü *

Değerli Psikanalizin Dili e-dergisi okurları, 5. Sayımızda iki konu üzerinde çalışmak istedik. Birincisi Freud’un “Benlik ve Altbenlik” makalesinin 100. yılı olması nedeni ile psikanaliz dünyasındaki geleneği takip ederek adı geçen makale ile ilgili çağdaş psikanalitik yaklaşımlar üstüne düşünebilmek, ikincisi ise Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı vesilesi ile Türkiye toplumuna psikanalitik olarak bakmak.

Bu sayının Yayın Kurulu üyeleri, Sevda Bıkmaz, Yeşim Can, Burçak Erdal, Yavuz Erten, Sezai Halifeoğlu, Çağla Pınar Sevinç Yalçın, Ayla Yazıcı, Özlem Yıldız.

Freud’un tanımladığı ve geliştirdiği psikanaliz kuramları 19. yüzyılın sonlarından yaşamının son yıllarına dek önemli değişikliklere uğramıştır. 40 yıllık çalışma dönemi içinde geliştirmiş olduğu teorisini sürekli yenilemiş, değiştirmiş, kendi kendini eleştirip, zaman içinde yeniden yapılandırmıştır.

İlk olarak Topoğrafik modeli oluşturan Freud ruhsal aygıtı bilinç, bilinç öncesi ve bilinçdışı bölmeler şeklinde kuramlaştırmıştı. Topoğrafik derken beyindeki bölmelere karşılık gelen bir takım anatomik yerler kastedilmemekte,  bilinçli ve bilinçdışı dünyamızı kavramsal olarak bölmelere ayırmaktaydı. Freud daha sonra topoğrafik terimi yerine “zihinsel nitelikler” [1]terimini kullanmayı yeğlemiştir. Bilinç, bilinç öncesi ve bilinçdışı kavramları ruhsal aygıtın bölmelerini değil zihinsel süreçlerin niteliğini gösterir. “Zihinsel nitelikler” denince, herhangi bir zihinsel işlemin bilinçli, bilinç öncesi ya da değişik derinliklerde bilinçdışı olabileceğini anlarız. 1920’li yılların başlarında bu model yetersiz kalınca Freud, bilinçdışı arzuların ve itkilerin bilinç ve bilinç öncesi ile değil de savunmalar ile çatışma içinde olduğu ve savunmaların gerçekten bilinçli ya da bilince çıkabilir olamayacaklarına ilişkin bir kuram üretmeye yöneldi (Freud 1915, 1917).

“Benlik ve Altbenlik” makalesi Freud’un en çok bilinen kuramı olan Yapısal Kuram’ı kavramsallaştırmaya başladığı metnidir. Yapısal teori topografik teoriyi bir kenara atmamış onu genişletmiştir. 1923’te yazdığı bu makalede zihnin işlevselliğini altbenlik, benlik ve üstbenlik olarak üç katmanlı tanımlar (Freud 1923).

Altbenlik, benlik ve üstbenlik farklı ilkelerle çalışan psikolojik süreçlere verilmiş isimlerdir. Olağan koşullar içinde bu ilkeler birbiriyle çatışmaz ya da karşıt biçimde çalışmazlar. Benliğin yönetici liderliği altında bir ekip olarak birlikte hareket ederler. Böylece kişilik üç ayrı parça olarak değil bir bütün olarak işler. Kişiliğin dinamiği öylesine işler ki ruhsal enerji, altbenlik, benlik ve üstbenlik tarafından paylaşılarak kullanılır. Enerji miktarı sınırlı olduğu için bu üç sistem arasında yarışma vardır. Dengenin bozulduğu durumlarda bir sistem diğerinin zararına enerji denetimini ele alabilir ve bu sistemin güç kazanması diğerini zayıf düşürebilir.

Altbenlik kişiliğin doğuştan var olan ve daima haz ilkesine göre hareket eden en ilkel yönünü oluşturmaktadır. Haz ilkesi çerçevesinde hareket eden gerçek dışı, mantık dışı istek ve arzuları içerir. Aynı zamanda bireyin içsel dürtülerinin her ne pahasına olursa olsun derhal doyurulması konusunda ısrarcıdır. Başka bir deyişle herhangi bir fiziksel ve toplumsal sınırlamayı dikkate almaksızın, yalnızca kişisel tatmin sağlayacak şeylerle ilgilenir.

Benlik altbenliğin gerçekle ilişkisini kuran organize parçası iken üstbenlik benliğin faaliyetleri hakkında yargıda bulunan kısmıdır. Benlik insanın dış dünya ile uyum içerisinde yaşamasını sağlayan zihinsel işlevler bütünü, bir anlamda, dış dünyanın gerçekleri ve iç dünyanın haz arayışı arasında dengeyi sağlayan araçtır. Benliğin temel işlevi uyumdur. Bu uyumu yaparken benlik, bir yandan organizma içindeki ilkel dürtüsel güçlerle; bir yandan çevresel koşullar ve gereklerle, bir yandan da üstbenliğin istekleriyle bağdaşmak ve bunlar arasında uzlaşma sağlamak zorundadır.

Bu iki kuramı birlikte düşündüğümüzde yapısal modelin öğelerinden altbenliğin tümüyle, benlik ve üstbenliğin de büyük bölümüyle bilinçdışında yer aldığını söyleyebiliriz. Bu da demektir ki yüzeydeki küçük bilinçli parçanın dışında ruhsal aygıtın büyük bölümü bilinçdışı niteliktedir. Freud’a göre doğumda ruhsal aygıt yalnızca altbenlikten ibarettir. Altbenliğin dış dünyayla algılar yoluyla ilişki kuran bir bölümü farklılaşarak benliği oluşturur. Daha sonra benliğin bir bölümü de benlikten farklılaşacak, kendini benliğin üstünde gibi konumlandırarak üstbenliği oluşturacaktır.

Freud zihinsel aktiviteyi zihnin bu bölümleri arasında devam eden sürekli ilişkiler, müzakereler ve dengelemeler olarak görüyordu. Temelinde içgüdüsel bir dürtüsel hareket tarafından ruhsal aygıta baskı yaparak üçlü yapı içinde çatışma gerçekleşmesi kavramı demek olan dürtü-savunma modeli klinik çalışmalar için kullanışlı bir teori olmuştur.

Yapısal modelin ardından 1926’da Freud kaygının sinyal modelini tanıtmıştır. Zaman içinde  kaygı sinyali modeli de çok geliştirildi, dürtüler, savunmalar, üstbenlik, düşlemler , duygulanımlar vb. üzerine çok sayıda makaleler yazıldı(Freud 1926).

Yenidoğan bebeğin zihni, simgeleştirmeyi anne-bebek ilişkisi aracılığıyla öğrenir. Bu öğrenme süreci ile simgesel zihnin yapılandırılması, dilin öğrenilmesi ve başkalarıyla olduğu kadar kendi kendisiyle de konuşmaya başlaması mümkün olur.  Ancak bu olgunlaşma noktasına ulaştıktan sonra bilincin oluşumu başlar. Zamanla öedipal öncesi içsel tasarım görüngüleri üzerine bir çok teori geliştirilmiş olup, bazıları yapısal teorinin içine katılmış bazıları dışında kalmıştır. Dergide Yasemin Cengiz, Türkay Demir ve İlker Özyıldırım’ın yazıları Freud’un benlik ve altbenlik makalesinin çağdaş görüngüleri hakkında.

Türkiye Cumhuriyeti de bu yıl 100 yaşına bastı. Türkiye toplumuna psikanalitik bakış ile baktığımızda nasıl bir toplum olduğu, geçirdiği, deneyimlediği durumlar üstüne düşünmek istedik. 100 yıl önce çok fazla toprak kaybetmiş, yorgun, yönetim sorunları ile boğuşan Osmanlı İmparatorluğu dağılmış ve onun yerine Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Anadolu toprağı üstünde kurulan bu cumhuriyet önceki dili, yazıyı, dini, kıyafeti vb. birçok şeyi tamamen değiştirerek yeni bir ülke yaratma düşlemi ile yola çıktı. 100 yıl sonra tarikatlar ile boğuşan, bir türlü istediği ilerlemeyi yapamayan, ekonomik bunalımlardan çıkamayan, darbeler, terörizm, yolsuzluklardan bir türlü yakasını kurtaramayan bir ülke haline geldi. Türkiye coğrafi konumu gereği Batı ve doğu arasında yer alan, bu iki kültürün kesiştiği bir ara yerde bulunuyor. Bu karışımın sonucu olarak daha bütünleyici yaratıcı süreçlerle işlev gören bir topluluk olabilme olasılığı var iken böyle olmayıp, bölme, inkâr ve ilkel savunma mekanizmaları ile işlev gören bir topluluk haline gelmesinin nedenleri üstüne psikanalitik olarak düşünmek istedik.

Berrak Ciğeroğlu, Yeşim Korkut ve benim yazılarım 100 yaşındaki Türkiye’nin toplumsal yapısını psikanalitik olarak değerlendiren yazılar.

Canan Altındaş ise Succession dizisi üzerinden benlik ve altbenlik teorisini yorumluyor ve Türkiye toplumuna göndermeler yapıyor. Hakan Kızıltan, Türkiye’de Psikanalizin Tarihini anlatıyor. Mustafa Batman ve Meltem Narter’in yazıları ise Türkiye’nin güncel sosyolojik yapısı hakkında. Esra Mutlu Dedik şair Ahmed Arif’in hikayesi üzerinden Türkiye gündemine göndermeler yapıyor. Sverre Varvin’in 2017’de[2] yayımlanmış göçmenler üzerine bir yazısını Türkçeye çevirerek kullandık.

3 adet dosya dışı yazımız var. Fulya Algın Tokmak’ın Baba işlevi, Yücel Yılmaz’ın “afacan bir psikanalistin düşünceleri” isimli Luca Nicoli tarafından Antonino Ferro hakkında hazırlanan kitabını değerlendirdiği yazısı ve Edna O’Shaugnessy’nin “bir yalancı psikanalizden geçirilebilir mi?”[3] başlıklı makalesinin çevirisi.

İyi okumalar dileriz.

Kaynakça

Freud, S. (1915) The Unconscious. The Standard Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud, 14:159-215

Freud, S. (1917) Introductory Lectures on Psycho-Analysis. The Standard Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud, 16:241-463

Freud, S. (1923), The Ego and the Id. Standard Edition, 19:1-59. London: Hogarth Press, 1961.

Freud, S. (1926) Inhibitions, Symptoms and Anxiety. The Standard Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud, 20:75-176


[1] “mental qualities”in çevirisi olarak kullandım.

[2] Varvin, S.(2017) Fundamentalist mindset. Scandinavian Psychoanalytical Review 40:94-104

[3] O’Shaughnessy E.(1990). Int. J. Psychoanal., (71):187-195

Can a Liar be Psychoanalysed?


* Ayla Yazıcı. Psikiyatrist, Eğitim ve Süpervizyon Analistidir. Uluslararası PsikanalizBirliği (IPA) ve Psike İstanbul (İstanbul Psikanaliz Eğitim, Araştırma ve Geliştirme Derneği) üyesidir. 1991-2011 arasında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde çalışmıştır. Bu hastanedeki Psikanaliz Biriminin kurucularındandır. Güncel çalışma grubu koordinatörü, ilerleme ve kabul komitesi üyesi, bilimsel kurul üyesi, yayın kurulu başkanıdır. Pek çok makale, kitap bölümü ve çevirileri yayınlanmış, Uluslararası Psikanaliz Birliği tarafından verilen 2023 Acil Durumlarda ve Krizlerde Psikanaliz Mansiyon Ödülüne layık görülmüştür. Özel ofisinde psikanaliz ile ilgili çalışmalarına devam etmektedir.

Yorum bırakın