Uzaktan Analiz Üzerine Düşünceler: Ne Kadar Uzak? Ne Kadar Yakın?

PSİKANALİTİK KURAM VE TEKNİK

PINAR LİMNİLİ ÖZEREN*

Pandemi sürecinde çoğumuz için tanıdık olmayan, belki bugüne kadar hiç uygulamadığımız ya da uygulamayı düşünmediğimiz uzaktan analiz ve terapiler neredeyse günler içinde hayatımızın bir parçası oldu. Kendimizi hazır olmadığımız bir yaşantının içinde bulduk, başka seçeneğimiz olmadığı için iki buçuk yıl boyunca aralıklarla bu çalışmayı sürdürdük. Uzaktan analiz ve terapi bizim için uzak, bilinmeyen bir şey olmaktan çıktı. Kimilerimiz sadece analist olarak, kimilerimiz hem analizan hem analist/terapist olarak bu deneyimin içinden geçti. Uzaktan analiz ve terapilerin süresi analiste ve hastaya bağlı olarak farklılıklar gösterdi. Bazı hastalarla daha uzun, bazı hastalarla daha kısa süre uzaktan çalıştık. Hâlâ odaya dönmeyen hastalarımız var.

Pandemi deneyimi sadece bizim mesleğimizde değil başka pek çok meslek grubunda da geleneksel çalışma anlayışının değişmesine yol açtı. Çoğu büyük şirketin çalışanlarını hibrid bir çalışma modeline geçirdiğini, bazı alanlarda sadece uzaktan çalışıldığını, pandemi döneminde zorunlu olarak çevrimiçi yapılan eğitim etkinliklerinin bir kısmının aynı şekilde devam ettiğini, hatta uzaktan verilen eğitimlerin giderek arttığını biliyoruz. Bazı hastalarımız için yaşam pandemi öncesine dönmedi, bizler için döndü mü bilemiyoruz. Pandemi kişisel yaşamları olduğu kadar toplumsal yapıları, küreselleşme, demokratikleşme, özgürlük, bireyselleşme, güvenlik, ekonomi ve çevre gibi temel alanları derinden etkiledi. Aslında dünya da pandemi öncesine dönmedi. Artık “Pandemi Sonrası Yeni Dünya Düzeni” diye bir kavram var. Peki bizler pandeminin hepimize dayattığı uzaktan çalışma deneyiminin öncesindeki analistler miyiz? Bu soruya evet demek zor ama ne kadar değiştiğimizi biliyor muyuz? Kendimizdeki ve klinik uygulamamızdaki farklılıkları yeterince gözlemliyor muyuz, üzerine derinlemesine düşünebiliyor muyuz?

Zihnimizdeki bu soruları düşünmek için bir alan açmaya ve halen pratik uygulamada belli ölçüde içinde olduğumuz uzaktan analiz/terapi uygulamaları üzerinde tartışmaya ihtiyacımız var gibi görünüyor. Uzaktan analizi tercih etmek ile pandemi örneğinde olduğu gibi bir zorunluluk nedeniyle uygulamak zorunda kalmanın aynı şey olmadığını biliyoruz. Biz analistler için pandeminin zorunlu kıldığı uzaktan çalışma deneyiminin gelecekte uzaktan analizin mesleki uygulamalarımızdaki yerine dair bazı kaygılara ve düşlemlere yol açması kaçınılmaz oldu. Gabbard’ın (2020) sorduğu gibi “Acaba başka türlü bir psikanaliz mümkün mü?” sorusu akıllara düştü bir kere! Psikanalizin geleceğini nasıl hayal etmeliyiz? Uzaktan analiz ve terapiler artık hayatımızın bir parçası mı? Uzaktan eğitim analizi olur mu? Hiç görmediğimiz bir hastayla uzaktan analize ya da terapiye başlayabilir miyiz? Biraz çevrimiçi, biraz yüz yüze görüşsek olur mu? Bu sorular sadece bizim zihinlerimizde değil, kurumsal olarak psikanaliz dernekleri içinde ve Uluslararası Psikanaliz Birliği’nde (IPA) de tartışılıyor.

Uzaktan analizin geçmişinin on yıllar öncesine dayandığını söyleyebiliriz. 1950’lerden beri teknolojik gelişimle birlikte çeşitlenen araçlarla; önceleri telefon, sonrasında Skype gibi uygulamalar üzerinden yapılan uzaktan analizler psikanaliz kurumları içinde ve analistler arasında tartışılmaktaydı. Telefon analizi bir tercihten çok ülke ya da şehir değiştirmek, hastanın seyahat etmesini engelleyecek bir hastalığı olması gibi zorunluluklar nedeniyle uygulanıyordu (Lindon, 2000). Bundan 20 yıl önce, 2000’li yılların başlarında, teleanalizle ilgili tartışmalı görüşler vardı. Teleanaliz ya da Skype analizinin yaygınlaşmasını savunan, IPA’nın bu konuda muhafazakâr davrandığını düşünen analistler olduğu gibi, IPA’yı yeterince net bir tutum almadığı için eleştiren, uzaktan analiz uygulamalarının psikanalizi değersizleştirdiğini ileri süren analistler de vardı (Carlino, 2011; Scharff, 2012). 2010 yılında IPA içinde farklı bölgelerin temsilcileriyle yapılan tartışmalarda uzaktan analizin yeni bir seçenek olarak ortaya çıkması ve giderek yaygınlaşması bu konunun kurumsal olarak da ele alınmasını gerekli kılmıştı. IPA içinde de uzaktan analize gösterilen tepkiler farklıydı. Özellikle Avrupa psikanaliz derneklerinde uzaktan analize daha mesafeli yaklaşılırken, uzaktan analiz uygulamaları Amerika’da kendisine daha fazla uygulama alanı bulmuş gibi görünüyordu. Ayrıca Asya ve Doğu Avrupa ülkelerindeki eğitim analizlerinde de uzaktan analiz sıklıkla kullanılıyordu (Hanly ve Scharff, 2010). Bu konudaki tartışmalar zaten pandemi öncesinde de vardı. Bu görüşleri kısaca özetleyecek olursak:

Uzaktan analizi destekleyen analistler gerçek psikanalizin sadece odada yapılan psikanaliz olduğuna dair sarsılmaz inancı sorgular. Brainsky (2003) psikanalizi değişmez bir olgu olarak değil, “olma halinde bir olgu” olarak tanımlayabileceğimizi, aslında psikanalizin baştan beri bir olma halinde olduğunu söyler. Uzaktan analizi bir tedavi yöntemi olarak değerlendirmenin psikanalize karşı bir tutum olmadığını, aksine psikanalizin Freud tarafından keşfedildiği zamandan beri dönüşen, gelişen, yeni kavramlarla zenginleşen “olma hali”ne uygun olduğunu ileri sürer (Brainsky, 2003).

Uzaktan analizi savunan analistler yeni neslin ve dış dünyanın gerçekliğini görmezden gelmememiz gerektiği görüşündedir. Genç nesil analizanlar ve analistlerin bizlerden farklı olarak telefon, e-posta, çeşitli çevrimiçi mesaj uygulamaları üzerinden iletişim kurarak büyüdüklerini ve zaten cep telefonlarında ve dizüstü bilgisayarlarında yaşadıklarını, onlar için başka bir yerden bir iş toplantısına, bir görüşmeye bağlanmak ne kadar doğalsa aynı durumun analiz seansları içinde geçerli olduğunu söylerler (Carlino, 2011: Scharff, 2013). Teknolojinin yeni neslin seçimlerini yönlendirdiği gerçeğini görmezden gelemeyeceğimizi ileri sürerler. Sharff (2018) günümüz psikanalistlerinin içinde yaşadığımız dünyayı anlayabilmek için yirmi birinci yüzyılın değişen zaman ve mekân boyutlarına sofistike bir psikanalitik anlayışla yaklaşması gerektiği görüşündedir.

Carlino (2011) geleneksel psikanaliz dışındaki uygulamaların psikanalizi değersizleştirdiği görüşüne karşı çıkar ve analistin teknik olarak tarafsız tutumunu sürdürmek zorunda olsa da toplumsal dönüşümlerden ve içinde yaşadığı dünyadan kopuk olamayacağını söyler. Carlino’ya (2011) göre analistler olarak ilkelerimize göre davrandığımızı bilmenin verdiği güvenle katı kurallara boyun eğmek yerine daha özgür bir tavırla psikanalitik uygulamamızı zenginleştirmek için teknolojideki gelişmelerden yararlanabiliriz.

            Destekleyici görüşe sahip analistler uzaktan analizin de geleneksel analiz gibi temel psikanalitik ilkelere bağlı olarak çalıştığı görüşündedirler. Uzaktan analizde bedenin ve mekânın kaybının farkındadırlar ancak bunun psikanalitik çalışmaya engel olmayacağını ileri sürerler. Odada yapılan analizde analist-analizan arasında bütünsel bir etkileşim vardır. Bu bütünsellik uzaktan analizde sürdürülemez. Artık bir odada iki beden yoktur. Analist ve analizanın sesleri vardır, belki seansın başında bir anlık karşılaşmada görüntüleri vardır ya da ekranda analizanın uzanmış görüntüsü vardır ancak koku, bedensel hareket, dokunsal duyum, yüz ifadesi, bedensel yansıtmacı özdeşleşmeler ve karşı özdeşleşmeler eksiktir. İletişim sese yoğunlaşmıştır, bir anlamda ses kendisine aşırı yatırım yapılmış bir kısmi nesne gibidir. Pandemi sırasında tüm hastalarımızı uzaktan görürken çoğumuzun sesle ilgili aşırı bir duyarlılığı olması ve evde olmamıza rağmen her zamankinden daha yorgun hissetmemizin bu aşırı yatırımla ilgili olduğunu düşünebiliriz. Uzaktan analizi destekleyen analistler sese ve konuşmaya yapılan aşırı yatırımın farkındadır ancak bu durumun analitik çalışmayı engellemediğini ileri sürerler. Hatta bazı durumlarda özellikle analitik çalışmayı kolaylaştırıcı bir etkisi olduğundan söz ederler. Örneğin Hanly (2008), bir vaka örneğinde bir süre aynı odada yapılan analizden sonra taşınmak zorunda kalan bir hastasıyla telefonla analiz seanslarını sürdürdükleri dönemde, hastanın sadece analistinin sesine yaptığı yatırımla, kendisini görmediği için daha genç bir erkek olarak hayal edebildiğinden ve bu yolla erotik aktarımın tetiklendiğinden söz eder. Hanly (2008) telefon analizi deneyiminde, analistin kapsama, tanıklık etme ve yorumlama işlevlerinin sürdürülebileceğini, serbest çağrışımın oluştuğunu ve ilk nesnelere yönelik aktarımsal hareketlerin gerçekleştiğini söyler. Aryan (2013) uzaktan analizin analistin serbest dalgalanan dikkatini sürdürebilme, bilinçdışı çatışmaları, çocuksu cinselliği, rüyaları ve aktarımı çalışabilme bağlamında geleneksel analizden farklı olmadığı görüşündedir. Mirkin (2011), sürekliliğin yoğunluğu beslediği ve fiziksel mesafenin dürtüsel eylemden koruduğu uzaktan analizin, “yoğun duyguların ifade edilmesine, tolere edilmesine ve yansıtılmasına izin verdiğini” ileri sürer. Leffert (2003) beden olmasa da teleanalizin etkili olduğunu çünkü “annenin sessiz ama kapsayıcı varlığını” yansıttığını söyler.

Uzaktan analizi eleştiren analistler ise bir analizanla telefonda yapılan herhangi bir analitik tedavinin bir işe yarayabileceğini belirtir ancak analiz değil destekleyici psikoterapi olarak kabul edilebileceğini ileri sürer (Argentieri ve Mehler, 2003). Mehler analistinin ofisine ulaşmalarını zorlaştıran ya da olanaksız kılan bir durum ortaya çıktığında, analizlerine uzaktan devam etmek isteyen hastalara bu olanağın sunulmasının geçmiş ayrılık yaşantılarının canlanmasına engel olacağını, dolayısıyla kayıp ve yasın çalışılamayacağını ileri sürer. Aynı zamanda uzaktan analizin hastayı analistin bedensel varlığından ve dolayısıyla iyi bir kapsama işlevinden mahrum bırakarak bir kayıp yarattığını söyler. Mehler şöyle der: “Bir psikanalistin yaptığı tek şey sırf psikanalist olduğu için analiz yapması değildir. Mesleğimizin en zor yanlarından biri ne zaman ve neden analiz dışı bir şey yaptığımızı bilmek ve bunu bilirken hâlâ analist olmak ve analist kalmaktır” (Mehler, 2003).

Uzaktan analizi eleştiren görüşe göre geleneksel analizde gerilemeyi sağlayacak bir sıklıkta bir araya gelmek, fiziksel olarak odada bulunan divana uzanmak erken ruhsal deneyimlerin canlanmasına olanak tanır. Oysa uzaktan analizde gerileme bu ölçüde kolay olmaz ya da kontrol edilmesi odada olduğundan daha güç olabilir. Analist hastayla aynı odada olmadığında gerilemeye dair kaygı duyabilir ve hastasında gerilemeyi farkında olmadan engellemeye çalışabilir. Yamin Habib (2003), telefonla yapılan analizlerde analistin duruşunun tam anlamıyla otantik ve tarafsız olamadığını, bunun yerine hoşgörülü ve bilgi veren, açıklayıcı davranan babasal bir tutum benimsemeye eğilimli olduğunu söyler. Brainsky (2003) geleneksel psikanalizde analist-analizan arasındaki etkileşimin bütünselliğinin önemini vurgular. Sadece ses ve sözcükler değil, anlık görselleştirmeler, öksürükler, kokular, dokunsal duyumlar, yüz ifadeleri bedensel yansıtmacı özdeşleşmeler ve karşı özdeşleşmelerden söz eder. Tüm bunların yokluğunda telefondaki analitik ilişkiyi, analistin sesinin aşırı ülküleştirildiği ya da zulmedici bir kısmi nesne olarak algılandığı, “olağandışı hayali bir ilişki” haline getirme riskini vurgular.

Uzaktan analizde bedenin fiziksel yokluğu en fazla tartışılan noktalardan biridir. Beden uzaktan analizde bir şekilde var olsa da bedenin algılanması aynı odanın içinde yapılan seanslardan farklı olabilir. Eğer analist ve analizan hiç karşılaşmamışsa bedenin yokluğu daha da farklı bir anlam kazanabilir. Öznelleştirebilmek için beden gereklidir, uzaktan analizlerde bedensel boyut eksikliğinin çalışılması gerekebilir. Uzaktan analizlerde sadece görme değil, analitik ilişkinin çok önemli bir parçası olan duyumsama da dışarda kalır. Freud’un “Benlik her şeyden önce bedensel bir benliktir” (Freud, 1923) sözünü düşünecek olursak aynı odada bulunmadığımızda beden benliği aracılığıyla en erken temasları ve farkındalığı deneyimlemek çok güç olabilir. Bedenlerin yokluğu düşlemsel bedene yapılan yatırımı tetikleyebilir, cinsel ve saldırgan dürtüler daha kolay ve hızlıca ortaya çıkarak dirençlere yol açabilir. Analist ve analizan aynı odadayken bir sessizlik olduğunda analist hayallemeye dalabilir. O esnada ses ve sözler yoktur ama beden, bedenin hareketleri, sesleri, kıpırdanması ya da divanda ölü gibi yatması ve tüm bunların analistin zihninde uyandırdığı düşlemler ve karşıaktarım tepkileri oradadır. Uzaktan analizde analist ve analizan beden dolayımıyla gerçekleşen bu etkileşimden yoksun kalır.

            Çevrimiçi seansların sınırsız ve sonsuz bir deneyim yanılsamasına yol açabileceği ileri sürülmektedir. Analist bir tuşa basıldığında belirmekte, bir tuşa basıldığında kaybolmaktadır. Geleneksel analizdeki seansa hazırlanma, içeri girme, bekleme, ayrılma, seans sonrası uzaklaşma, seans içeriğini sindirmeyi sağlayan seans sonrası süreç uzaktan analizde aynı biçimde gerçekleşmez. Seansa ulaşmak da kaybetmek de çok hızlı bir şekilde olur. Seansa bu denli hızla girip çıkılması hem analizan hem de analist için seans üzerine derinlemesine düşünmeyi zorlaştırabilir. Engellenmelere dayanmak iki taraf için de zorlaşabilir.

Çerçeve

Uzaktan analizde analitik çerçevenin kurulması ve sürdürülmesinin daha zor olduğunu biliyoruz. Odada olan analizde analitik ortamın sağlanması ve korunması analistin sorumluluğundayken uzaktan analizde bu sorumluluk paylaşılır. Analizan da analitik çerçeveye uygun bir ortam sağlamak durumundadır. Aramanın şekli, internet bağlantısının sağlanması, dış etkilere mümkün olduğu kadar kapalı, güvenli ve mahrem bir görüşme alanı oluşturulması analistin olduğu kadar analizanın da sorumluluğundadır. Çerçeve bir yönüyle geleneksel analizin çerçevesinden farklıdır, dolayısıyla çerçeveye yönelik saldırıları yeni kavramlarla düşünmek zorundayız. Örneğin bağlantının sık sık kesilmesi, telefonla görüşme yapılıyorsa telefonu aramalara kapatmamış olmak, farklı ortamlardan seansa bağlanmak, seans sırasında çay, kahve, sigara içmek, uygunsuz kıyafetlerle, yataktan seans yapmak gibi durumların sadece dış gerçeklikte değil analitik süreç bağlamında ele alınmaları gerekebilir.

Şu anda çerçeveyle ilgili yaşadığımız önemli bir başka zorluk ne zaman uzaktan analiz/terapi yapacağımız konusudur. Evden seansa bağlanmanın bazı hastalara çok kolay ve konforlu geldiğini biliyoruz. “Kar yağdı, kötü hava koşulları nedeniyle alarm verildi, trafik çok kötü yetişemeyeceğim, hastayım, bugün çevrimiçi yapsak olur mu?” gibi sorularla sıklıkla karşılaşıyoruz. Tüm bu soruların her terapi ya da analiz ilişkisinin biricik olduğu akılda tutularak hastanın ruhsal dinamikleri üzerinden ele alınması uygun görünmektedir. Uzaktan çalışmak, uzaktan eğitim almak, uzaktan sempozyumlara katılmak yaşamımızın içine bu denli girmişken uzaktan psikanaliz ya da terapi uygulamaları için şimdiye kadar hiç olmayan bir talep ve baskıyla karşılaştığımızı da söylemeliyiz. Belki de uzun bir süre bu konuları düşünmeye ve tartışmaya devam edeceğiz.

            Seans odasının, divanın ve analistin bedensel varlığının somut olarak bulunmaması çerçevenin kapsama işlevini zayıflatabilir. Geleneksel analizde çerçevenin sözel olmayan, simgesel anlam taşıyan çoğu özelliği uzaktan analizde ulaşılamaz olur. Çerçevenin kapsama işlevindeki bu zayıflama dürtüsel boşalımların yoğunlaşmasına, özellikle simgeleştirme güçlüğü olan hastalarda duyumsal yaşantıların ve yansıtmaların şiddetlenmesine, psikosomatik tepkilere yol açabilir.

            Tüm bu güçlükleri düşündüğümüzde uzaktan analizlerde analistin çerçeveyi koruyabilmek ve kapsama işlevini sürdürebilmek için kendi içsel çerçevesine her zamankinden daha fazla yaslanmak durumunda olduğunu söyleyebiliriz.

Aktarım

Analistler olarak analist ve analizan aynı odadayken aktarımın nasıl geliştiğini biliyoruz. Oysa çevrimiçi başlayan bir terapi ya da analiz sürecinde nasıl geliştiği hakkında bilgimiz ve deneyimimiz yeterli değil. Aktarım ilişkisinin uzaktan analizde nasıl sürdüğünü ise geçtiğimiz dönemde zorunlu olarak deneyimlemiş olduk.

Analizan analistini uzaktan analize geçmeden önce yeterli bir süre aynı odada görmüşse analistinin zihinsel bir temsilini oluşturması ve bu temsilin sürekliliğini sağlaması daha kolay olacaktır. Geleneksel analizde analist ve analizanın odadaki varlığı ilk andan itibaren hissedilir. Analist kapıyı açar, analizana bakar, yürür, hastanın divana yatışına, seans boyunca divandaki haline bakar. Hasta analistini görür, sesini dinler, kokusunu duyar, bazen bedeninden gelen sesleri duyar. Kıpırdanmalarını, iç çekişlerini, sesindeki değişiklikleri izler. İki beden aynı mekânda, kendi ruhsallıkları içinde bir deneyim yaşarlar. Uzaktan analizde bu deneyim yaşanamaz. Yalnızca işitsel bir ortam kullanıldığında hasta analistin tarafından gelen seslere aşırı bir anlam yükleyebilir, bu sesleri baştan çıkarıcı ya da zulmedici olarak yaşantılayabilir. Analist ve analizan bedenlerin ve odanın yokluğuyla daha fazla var olarak baş etmeye çalışabilir. Her iki taraf da sese yapılan yatırımın artmasıyla daha fazla konuşabilir ya da bu yoksunluk sessizliklerin uzamasına ve geri çekilmelere yol açabilir.

Aynı odada bulunmadığında hasta analistinin o sırada ne yaptığını bilemez. Analist uyuyor mu, yatıyor mu, oturuyor mu, telefonuna mı bakıyor, fonda duyulan sesler kimin sesi? Tüm bu belirsizliklerin hastanın düşlemlerini uyardığını ve erken yoksunluk, terkedilme, istenmeme, anne baba odasının dışında kalma, ilk sahne düşlemlerinin uyarılması gibi yaşantıları daha kolaylıkla canlandırabilir. Uzaktan analizin belli bir mesafeden, ekran aracılığıyla yapılıyor olması bazı hastaların saldırgan ve cinsel düşlemlerini daha kolay dile getirmelerine yol açabilir. Bu düşlemlerin yoğunlaşması hem mesafeyle hem de düşlemlerin taşıyıcısı olan bedenin varlığının ortadan kalkmasıyla ilişkilidir. Bu anlamda uzaktan analizin aktarımsal hareketinin kendisine özgü bir yoğunluğu olduğundan söz edilebilir.

Karşıaktarım

Analistin karşıaktarım tepkileri elbette o analitik çifte ve analizin o belirli anına göre şekillenir. Uzaktan analizde odanın yokluğunda analist de hastasının nerede olduğunu, ne yaptığını bilmez. Analistin düşlemine kalan tüm bu etkenler karşıaktarım tepkilerini farklılaştırabilir. Analist odada olmadığı için kendi bedensel duyumları üzerinden karşıaktarımın izini sürmekte zorlanabilir.

Uzaktan analizde etkileşimin görsel ve duyumsal boyutları olmadığı için tek etkileşim yolu olarak sese yapılan yatırım yoğunlaşır, analist analizanının bedensel tepkisini göremez ancak konuşmasındaki duraksamalara, ses tonuna, nefes alıp verişine, iç çekmelerine dikkat kesilerek sözcüklerden daha fazlasını duymaya çalışır. Sese yapılan bu yoğun yatırım analistin karşıaktarım tepkilerini serbestçe gözlemlemesini güçleştirebilir. Yine de analist zihninde seans sırasında ya da sonrasında uyanan görsel imgeler üzerinden karşıaktarım tepkilerini araştırabilir.

            Aynı odada bulunmamak analizan için olduğu gibi analistin ruhsallığında da bazı düşlemleri tetikleyebilir. Lingiardi (2008) çevrimiçi seansların analistte içine girilme kaygılarını ve erken döneme ait analiz edilmemiş düşlemleri uyarabildiğinden söz eder. Analist karşıaaktarım tepkilerini araştırmanın yanı sıra kendi ruhsallığındaki çözülmemiş meseleleri üzerine derinlemesine çalışmak zorunda kalabilir.

Kurumsal Görüşler

Covid-19 pandemisi psikanalizi beklenmedik bir durumla karşı karşıya bıraktı. Yıllardır uzaktan analiz uygulamaları yapılıyordu ancak ilk kez dünya üzerinde aynı zamanda bu kadar sayıda psikanalist uzaktan çalışmaya geçmek zorunda kaldı. Bu özel durum nedeniyle psikanaliz dernekleri ve Uluslararası Psikanaliz Birliği içinde uzaktan analiz uygulamalarının gözden geçirilmesi, uzaktan analizin özgül koşullarının tanımlanması, deneyimlerin paylaşılmasına yönelik çalışmalar yapıldı. Uluslararası Psikanaliz Birliği (IPA) Uzaktan Analiz Çalışma Grubu bu konuda 2021 yılında bir rapor yayımladı (IPA, 2021). Avrupa Psikanaliz Birliği’ne (EPF) üye psikanaliz dernekleri de kendi yaklaşımlarını belirten raporlar yayımladılar. Uluslararası Psikanaliz Birliği (IPA) Uzaktan Analiz Çalışma Grubunun raporu eğitim analizleri, psikanaliz eğitimi ve süpervizyonlarının uzaktan uygulamalarla ilişkisini araştıran ve üzerinde düşünülmesi gerekli konulara işaret eden bir rapordur. Raporda öncelikle uzaktan analiz, shuttle analiz, yoğunlaştırılmış analiz kavramlarının netleştirilmesine ihtiyaç olduğu belirtilmektedir. Bu raporda söz edilen psikanalist adayının “eğitim analizi”dir. Bir eğitim analizinin “olağanüstü” koşullarda uzaktan yürütülebileceği belirtilir ancak aktarım ve karşıaktarım süreçlerinin gelişimini kolaylaştırmak hem analistin hem de analizanın birbirleri üzerindeki duygusal etkilerini deneyimlemelerine olanak sağlamak için mümkün olan en uzun süreyi “seans odasında” geçirmeleri önerilir. Psikanaliz sürecinin gelişip sağlamlaşması için az bir yıl seans odasında analiz yapılması önerilmektedir. Psikanaliz süreci yerleştikten sonra “oda içi analiz”in devam etmesi (ör. %70) ve uzaktan analiz süreçlerinin daha kısa olması (ör. %30) önerilir. Bir başka seçenek yine odada gerçekleştirilen en az bir yıllık analizden sonra uzaktan analizin sürmesi, ancak yılda bir aydan az olmayacak şekilde odada analiz yapılmasıdır. Tüm bu uygulama önerilerinin temelde her bir analist-analizan çiftinin biricikliği içinde değerlendirilip kararlaştırılabileceği belirtilmiştir. Uluslararası Psikanaliz Birliği (IPA) Uzaktan Analiz Çalışma Grubunun raporu uzaktan analizin eğitim analizlerinde farklı oranlarda uygulanabileceğini, yoğunlaştırılmış ya da shuttle analizlerde çevrimiçi seansların analizin sürekliliğine katkıda bulunacağını belirtir ancak odada olan seansların önemini de vurgular.

Etik Konular

Bir psikanalistin temel etik değerleri olan hastasına zarar vermeme, mesleğinin saygınlığına ve çerçeveye gerekli özeni gösterme, gizlilik ilkesine sadık kalma, hastası üzerinde gücünü kötüye kullanmama, insan haklarına saygılı olma gibi temel ve evrensel etik ilkeler uzaktan analiz uygulamaları için de aynı şekilde geçerlidir. Uzaktan analiz/terapi ile geleneksel analiz/terapiler arasında temel etik değerler bakımından bir farklılık yoktur.

Uzaktan analizlerde ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken farklı etik meseleler vardır: Uzaktan analiz/terapi uygulamasının o analist/analizan çifti için işe yarayıp yaramayacağının analist tarafından değerlendirilmesi gerekir. Hastanın ruhsal sorunlarının doğası, benlik gücü, nesne sürekliliğini sürdürebilmesi kadar analistin ruhsal yapısı da önemlidir. Analistin her iki tarafın ilkel duygulanımlarını deneyimleme, birlikte derinlemesine ve yapılandırıcı bir şekilde çalışmaya alan açabilme yetisi önemlidir. Hastaya uzaktan analizi önerdiği sırada kendi ruhsallığının bu tür zorlu bir çalışma için uygun olup olmadığını değerlendirmek analistin etik sorumluluğudur (Wallwork, 2013).

            Süregiden bir analiz sürecinde analist hastaya uzaktan analizi önerirken kendisine dürüstçe şu soruyu sorması uygun olacaktır: “Gerçekten bu hasta için benimle uzaktan analize devam etmesi mi daha iyi yoksa yeni bir analize başlaması mı?”. Bu soru belki kolayca cevaplanamayacak bir sorudur ama analistin üzerinde derinlemesine düşünmesi gerekir. Analist kendisinin hasta için vazgeçilmez olduğu gibi narsisist bir tutum içinde olup, hastası için daha iyi olabilecek diğer seçenekleri görmezden geliyor olabilir. Benzer şekilde hasta da analisti için özel olduğu duygusundan vazgeçmemek için aslında kendisi için uygun olmadığı halde uzaktan analizi kabul edebilir. Tüm bu etkenlerin süreç içinde araştırılması gerekir.

            Analist hastasına uzaktan analiz önerdiği zaman öncelikle hastasının uzaktan analizden zarar görme olasılığını iyi değerlendirmiş olmalıdır. Uygun olmayan hastalara bu tedavi biçimini önermemek, hastanın uzaktan analiz sırasında yaşayacağı gerilemeyle baş edemeyerek ruhsal olarak kötüleşme olasılığını dikkate almak, hastaları gerekirse başka bir analiste yönlendirmeyi düşünmek analistin etik sorumluluğudur.

Aynı zamanda analistin uzaktan analiz yürüttüğü bir hastasında yukardaki durumlardan biri ortaya çıktığında ne gibi destek sistemlerini devreye sokacağını bilmesi önerilir. Bu durum özellikle kıtalararası, uzak ülkelerde yapılan eğitim analizlerinde hastanın yerel bir analiste, psikiyatriste ulaşmasının gerekebileceği durumlar için önemlidir.

            Uzaktan analize geçilirken ya da doğrudan başlanırken hasta ve analistin bu şekilde çalışmaya geçme nedenlerini, geleneksel analiz ile uzaktan analiz arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları konuşmuş olmaları önerilir. Farklı çevrimiçi uygulama seçeneklerinin, olası güvenlik sorunlarının birlikte değerlendirilmiş olması önemlidir. Geleneksel analizin çerçevesine ek olarak uzaktan analizlerde teknik bazı ayrıntıların çerçeveye eklenmesi ve üzerinde uzlaşılmış olması önerilir (Wallwork, 2013).

Uzaktan analizlerde yüz yüze çalışmalarda ortaya çıkan etik sorunlar ve ihlallerin çoğuyla karşılaşmamız mümkündür. Uzaktan analizin özel koşulları düşünüldüğünde geleneksel analizlerde karşımıza çıkmayacak olan bazı özel etik sorunların varlığına karşı kendimizi sorgulamamız gerekebilir. Uzaktan analizde eğer analist görüntüyü tamamen kapatıyorsa odada olduğundan daha da fazla görünmez olacaktır. Bu görünmezlik analiste yalnızlık, tekinsizlik gibi duygular yaşatabileceği gibi seans odasında mümkün olmayan bazı etik dışı davranışlara karşı ayartıcı da olabilir. Seans sırasında analist görünmez olduğunda telefonuna bakmak, maillerini okumak, hatta cevaplamak, haberleri okumak, kişisel işleriyle ilgilenmek, mesajlaşmak gibi etik olmayan davranışlar içine girebilir. Bu konu sadece uzaktan analizlerle birlikte ortaya çıkmış bir etik ikilem değildir, Anna Freud’un seanslarda örgü ördüğü zamanlardan beri bu ve benzeri davranışlar tartışma konusu olmuştur (Wallwork, 2013). Kimi analistler tarafından bu tür davranışların etik olarak kabul edilemez olduklarının vurgulanması amacıyla “etik suçlar, kabahatler” olarak tanımlanması önerilmiştir. Slochower (2003) bu etik dışı davranışlar içinde olan bir analistin aktarım-karşıaktarım tepkilerini derinlemesine çalışması gerektiğini belirtir, aynı zamanda bu davranışların sadece aktarım-karşıaktarım üzerinden açıklanamayacağını, ahlaki olarak kabul edilemez olduğunu vurgular. Analistin seans içinde yaşadığı kopukluğun, geri çekilmesinin nedenlerini araştırmanın önemli olduğunu söyler. Örneğin hastanın narsisist yapısı ya da analize yeterince yatırım yapmaması analistte bu tür karşıaktarım tepkilerine yol açabilir. Ancak analist hemen hemen her hastasında kendisini benzer tutumlar içinde buluyorsa bu içsel etik duruşu bakımından kendisini sorgulamasını gerektirebilir.

Pandemi sürecinde toplumsal bir travmanın etkisi altındayken, zorunlu olarak uzun süre boyunca evlere kapanmanın ve tek başına, bir odanın içinden seans yapmanın analistleri/terapistleri etik sorunlara karşı daha kırılgan bir hale getirip getirmediği önümüzdeki dönemde araştırılabilecek konulardan biridir. Analistler/terapistler bu süreçte meslektaşlarından, bağlı oldukları kurumsal yapılardan (psikanaliz dernekleri, hastaneler, meslektaşlarla paylaşılan ofisler) uzak kaldılar. Klinik seminerler, intervizyon, süpervizyon grupları, yüz yüze yapılan süpervizyon seansları, eğitimler, sempozyumlar, vaka çalışmaları aynı ortamda etkileşim içinde yaşanan bilimsel etkinlikler olmaktan çıktı, uzaktan, ekran aracılığıyla bağlanılan etkinlikler olarak başka bir biçime dönüştü. Dolayısıyla analistlerin, terapistlerin birbirleriyle olan etkileşimleri zayıfladı, internet ortamına taşındı. Acaba pandemi sürecindeki bu yalnızlıklar ve eve/içe kapanmalar analistleri/terapistleri asıl etkiledi? Analizde analist ve analizan arasındaki ikili ilişkide analizin çerçevesi bir üçüncü işlevi üstlenir ve analitik çifti etik ihlallerden korur. Bu bağlamda uzaktan analizin kendine özgü çerçevesini nasıl değerlendirmeliyiz? Uzaktan analizde çerçeveyi korumanın bazı güçlüklerini de düşünecek olursak analistin kendi içsel etik çerçevesine her zamankinden fazla ihtiyaç duyduğunu söyleyebilir miyiz?

Etik sınır aşımları ve ihlaller konusunda çalışan analistler, analist olduktan sonra kendisini sadece özel çalışmasına veren, kurumsal yapılarla ve meslektaşlarla bağını koparan analistlerin kendilerini geliştirecek bilimsel bir ortamdan yoksun kaldığı kadar bir üçüncünün varlığından da yoksun kalarak daha fazla etik ihlal yapma eğiliminde olduğunu ileri sürmüşlerdir (Gabbard ve Celenza, 2003). Coen (2007) uzun yıllar tek başına çalışmanın analistte bir süre sonra narsisist ve tümgüçlü düşlemleri beslediğini ve etik sınır aşımlarına daha açık hale getirdiğini söyler. Psikanaliz enstitüleri analistin psikanalizin kuram ve uygulamasıyla güncel, bilimsel bir etkileşimi sürdürmesini sağladığı kadar analistin mesleğin ortak etik değerleriyle olan bağını canlı tutmak gibi bir işleve de sahiptir. Pandemi sırasında ve sonrasında kendi evine, odasına kapanan analistlerin kurumsal çerçevenin zayıflamasıyla ikili ilişkinin bütünleşme ve tümgüçlülük yaşantılarına daha açık bir hale geldiğini düşünebilir miyiz? Acaba bu süreçte psikanaliz derneklerinde etik ihlallerde bir artış olmuş mudur? Belki bu soruların cevaplarını önümüzdeki yıllarda daha fazla biliyor olacağız. Şimdilik bize düşen reddedici olmayan ama sorgulayan bir tutumla uzaktan analizin gerekli olduğu koşulları, olumlu/olumsuz yanlarını, çerçevesini, kendine özgü dinamiklerini ve etik meselelerini derinlemesine düşünmek ve tartışmaya devam etmek gibi görünüyor.

KAYNAKÇA

Argentieri, S., Mehler, J. A. (2003). Telephone “analysis”: “Hello, who’s speaking?”. Insight, 12, 17–19.

Aronson, J. K. (2000). Use of the telephone as a transitional space. J. Aronson (Haz.). The Use of the Telephone in Psychotherapy içinde, (s.129–149). Northvale, NJ: Jason Aronson.

Aryan, A. (2013). Setting and transference-countertransference reconsidered on beginning teleanalysis. J.Scharff (Haz.). Psychoanalysis online: Mental health, teletherapy, and training içinde, (s.119-133). Londra: Karnac Books.

Brainsky, S. (2003). Adapting to, or idealizing technology? Insight, 12, 22-24.

Carlino, R. (2011). Distance psychoanalysis: The theory and practice of using communication technology in the Clinic. Londra: Karnac Books.

Coen, S. J. (2007). Narcissistic temptations to cross boundaries and how to manage them. Journal of the American Psychoanalytic Association, 55, 1169–1190.

Freud, S. (1923). “The ego and the id”. Haz. ve çev. J. Strachey. The Standart Edition of the Complete Psychological Work of Sigmeund Freud (Cilt 19) içinde, (s. 26), Londra: Karnac Books.

Gabbard, G., Celenza 2003. Analysts who commit sexual boundry violations: A lost cause? Journal of the American Psychoanalytic Association, 51(2),617-636.

Hanly, C., Scharff, J. S. (2010) Telephone analysis. International Journal of Psyschoanalysis, 91, 989-992.

Hanly, C. (2013). Case material from a telephone analysis. J. Scharff (Haz.). Psychoanalysis online: Mental health, teletherapy, and training içinde, (s.133-136). Londra: Karnac Books.

Leffert, M. (2003). Analysis and psychotherapy by telephone. Journal of the American Psychoanalytic Association, 51,101–130.

IPA (2020) Webinar, New trends in psychoanalysis in times of Covid-19: José Carlos Calich, Giovanni Foresti ve Glen Gabbard. Martina Burdet Dombald. (Haz.) Ekim 3, 2022 tarihinde

https://www.ipa.world adresinden alınmıştır.

IPA (2021). Confidentiality and Remote Psychoanalytic Work , 02.10.2022 tarihinde https://www.ipa.world adresinden alınmıştır.

IPA (2021). Report of the remote analysis in training task force, (A. Janssen, M. B. Dombald, P. Crake, T. Essig, R. C. Fritsch, M. H. Levy-Warren, L. C. Mabilde, L. P. Manguel de Maniowicz, A. Marzi [Haz.]), 03.10.2022 tarihinde https://www.ipa.world adresinden alınmıştır.

Lindon, J. A. (1988). Psychoanalysis by telephone. Bulletin of the Menninger Clinic, 52, 521–528.

Lingiardi, V. (2008). Playing with unreality: transference and computer. International Journal of Psy- choanalysis, 89, 111–126.

Mirkin, M. (2011). Telephone analysis: Compromised treatment or an interesting opportunity? PsychoanalyticQuarterly,80,643–670.

Scharff, J. S.  (2012). Clinical issues in analyses over the telephone and the internet. International Journal of Psychoanalysis, 93, 81-95.

Scharff J. S. (2013) Clinical issues in analysis over the telephone and the internet. J. S. Scharff (Haz.). Psychoanalysis online: Mental health, teletherapy and training içinde, (s.61-74). Londra: Karnac Books.

Slochower, J. (2003). The analyst’s secret delinquencies. Psychoanalytic Dialogues, 13, 451–469.

Yamin Habib, L. E. (2003). Physical presence- a sine qua non of analysis? Insight 12: 25-7.

Wallwork, E. (2013) Ethical aspects of teletherapy. J. S. Scharff (Haz.). Psychoanalysis Online: Mental Health, Teletherapy and Training içinde, (s.85-94). Londra: Karnac Books.


* Pınar Limnili Özeren, Psike İstanbul ve IPA üyesi eğitim psikanalisti.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s