
Var Olma Nedeni Olarak Yıkım
Sabina Spielrein
Cinsel sorunlarla ilgili çalışmalarımda bir soru özellikle ilgimi çekmiştir: Neden bu en güçlü dürtü, üreme dürtüsü, doğal olarak beklenen olumlu duyguların yanında, endişe ve iğrenme gibi olumsuz olanları da barındırmaktadır? Dürtüyü uygun şekilde kullanabilmek için kaygı ve iğrenme gibi bu olumsuz duyguların üstesinden gelinmelidir. Doğal olarak, bir bireyin cinsel eyleme karşı olumsuz tutumu özellikle nevrotiklerde belirgindir. Bazı araştırmacılar bu zıtlığı çocuk yetiştirme tarzımızın bir sonucu olarak açıklamaya çalıştılar: Dürtüyü sınırlar içinde tutmaya çabalarız ve her çocuğa cinsel arzuların gerçekleşmesini kötü ve yasak bir şey olarak öğretiriz. Cinsel arzuların ölüm imgeleri ile ilişkilendirilme sıklığı dikkate değerdir çünkü ölüm ahlaki çürümenin bir simgesidir (Stekel) . Gross, cinsel ürünler karşısındaki tiksinme duygusunu, onların vücuttan salgılanan diğer atıklara anatomik olarak yakın konumlanmasıyla ilişkilendirir. Freud, kaygı ve başlangıçtaki olumlu duygu tonlu olan arzuların bastırılmasına dönerek bu karşıtlığın izini sürer. Bleuler olumlu duygu tonlu içerikte kaçınılmaz olarak olumsuzun bulunuşunu bir savunma olarak ele alır. Jung’ta da şu paragrafı buldum:
Tutkulu arzu, yani libido, iki yöne sahiptir: her şeyi güzelleştiren ve belirli koşullar altında her şeyi yok eden güçtür. İnsan, sıklıkla bu yaratıcı gücün yok edici niteliğinin kaynağını tam olarak anlayamaz. Kendisini tutkularına bırakan bir kadın, özellikle günümüz toplumunda, yıkıcı niteliği çok kısa bir sürede kendinde tecrübe eder. Kendisi koşulsuz kadere teslim edenlerin nasıl sınırsız bir güvensizlik duygusu ile karşılaşabileceğini anlamak için hâlihazırdaki burjuva ahlâkı dünyasının dışına çıkmayı düşünmek yeterlidir. Üretken olmak bir kişinin çöküşünü tetikler; sonraki neslin doğumuyla bir önceki zirveye ulaşmıştır.